İki Ülkenin Hikâyesi: I. Bölüm
Doğu ve Batı Almanya arasında algılanan farklılıklar, yalnızca İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki ayrılığa değil, aynı zamanda iki Almanya’nın Birleşmesini izleyen olaylara da dayanmaktadır. Birlik takdire şayan bir hedef olsa da, farklılıkları kabul etmek bir şeylerin değerini daha iyi anlamamızı sağlayabilir.
Germany, Western Europe
Hikâyenin yazarı: Janina Cymborski. Çeviren: Tuğçe Atacı
Yayınlanma tarihi: December 19, 2020.
Bu hikâye şu dillerde de mevcut:
İki tür Alman vardır: Ossis (Doğulular) ve Wessis (Batılılar). 1990'daki Alman Birleşmesi iki ayrı Almanya'yı sona erdirdi, ancak kırk yıllık ayrılık, özellikle doğu bölgesinde bir iz bıraktı. Benim de aralarında bulunduğum Ossis, Demokratik Alman Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıydı ve bugün toplam Alman nüfusunun yaklaşık yüzde 15'ini oluşturuyor. Ancak günümüzde elit pozisyonların yüzde 2'sine bile sahip değil.[1] Bireysel servetleri Wessis'in yarısından az ve işsizlik oranları ise Wessis’ten daha yüksek. Bu farklılıklar İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri devam etmekte. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Batı Almanya batılı demokratik siyasi ve ekonomik ittifaka dâhil edildi fakat Demokratik Alman Cumhuriyeti demir perdenin arkasında otokratik bir komünist rejime bırakıldı. “Duvar çöktüğünde” (Almanya'da aynı böyle betimliyoruz sanki bir şekilde kendi kendine yok olmuş gibi) Doğu Almanya'nın pek çok bölgesi savaş daha yeni bitmiş gibi görünüyordu.
Birleşmeden birkaç yıl önce doğdum. Çocukken ideolojileri veya milliyetleri pek önemsemiyordum. Dolayısıyla, 1990'da, 7 yaşındayken, doğunun ve batının birleştiği Federal Almanya Cumhuriyeti'nin vatandaşı olduğumda da pek umursamamıştım. Çevremdeki her şey son derece değişti. Büyüdüğüm küçük Gräfenhainichen şehri 90'ların ortalarında terk edilmiş gibiydi. Dükkânlar ve fabrikalar kapandı. Her yıl yüzlerce genç şehri terk ediyordu. Para bir sorun haline geldi. İşsizlik aileme uzun bir süre eşlik etti, oysa Demokratik Alman Cumhuriyeti'nde işsizlik yoktu ve para hiçbir zaman sorun olmamıştı.[2] Büyürken şehrin yavaş yavaş ölmesini izledim. Ama benim açımdan işler hep böyle yürüyordu.
Bilmeden de olsa tarihe tanıklık ediyordum. Bilinçsizce, tüm değişikliklere yavaş yavaş adapte olmuştum. Değişiklikleri asla sorgulamadım çünkü ölmekte olan bu dünya bildiğim tek dünyaydı. Daha sonra etrafımda neler olup bittiğinin farkına vardım: bir ülkenin diğer bir ülkeye politik olarak dâhil edilmesi. Kapitalizm için dev bir adım. Treuhand [3] politikası kapsamında, Ossis'in geleceği pahasına Demokratik Alman Cumhuriyeti varlıklarının radikal bir şekilde satılmasına yol açacak şekilde emlak anlaşmaları yapıldı, fabrikalar kapatıldı ve rekabet ortadan kaldırıldı [4]. Almanya'daki ilk başarılı devrim olan görkemli 1989 devrimi, ironik bir şekilde Ossisleri kenara çekilip Batılı elitlerin tarihini yazmasını izlemeye mahkûm işsiz zavallılara dönüştürdü. Kapitalizmin nasıl işlediği konusunda dersimi almıştım.
Benim için bu dünyada, hayatın para kazanmak ve geçinmek için sürekli mücadele etmekten başka bir şey olmadığı netlik kazanmıştı. Tek ayakla maraton koşmak gibiydi ve gerçekten yetişme şansım yokmuş gibi hissediyordum. Annem ve babam en iyi yıllarını demir perdenin arkasında geçirdi. Beş para etmez özgeçmişleri, alay edilen lehçeleri ve başkalarının onları kandırmayacağına güvenmek gibi boş değerleriyle yeni bir sisteme dâhil oldular. Demokratik Alman Cumhuriyeti’ndeki birçok kadın gibi, annem de güvenceli bir işi varken işsiz kalmıştı. Babam bazen biri hafta içi diğeri hafta sonu olmak üzere iki işte çalıştı. Doğu kısmında iş olmadığı için Batı Almanya'da inşaatta çalışmaya başlayınca bizden her ayrıldığında ağladım. Ve bu ayrılıkların en kötü yanı, onun da ağladığını bilmekti. 90'larda Doğu Almanya'da büyümek işte böyleydi.
Janina'nın hikâyesinin II. bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Dipnotlar
[1] Bir araştırma, duvarın yıkılışından 25 yıl sonra adalet, ekonomi, siyaset ve idare, ordu ve medyadaki seçkin konumların orantısız bir şekilde, hatta Almanya’nın doğu kesiminde bile Batı Almanlar’ın elinde olduğunu gösteriyor. Daha fazla bilgi için: Bluhm, Michael / Jacobs, Olaf (2016): Wer beherrscht den Osten? Ostdeutsche Eliten ein Vierteljahrhundert nach der deutschen Wiedervereinigung, Leipzig: Universität Leipzig, Institut für Kommunikations- und Medienwissenschaft.
[2] Sosyalist hükümet Doğu Almanya'da uygun fiyatlı yaşam, ücretsiz çocuk ve sağlık bakımı, ücretsiz eğitim ve istihdam gibi yüksek düzeyde sosyal güvenlik sağlıyordu.
[3] Treuhand, ilk olarak Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin ulusal zenginliği güvence altına almak için tasarladığı bir politikaydı, çünkü kısa bir süre sonra Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin Federal Cumhuriyet'e dâhil edileceği kesinleşmişti. Birleşmeden sonra (3 Ekim 1990) Treuhand, çoğunlukla özelleştirme için can atan Batı Almanlar tarafından yönetildi. Bu, eski Demokratik Alman Cumhuriyeti'nin birkaç yıl içinde tümüyle sanayisizleşmesine yol açtı ve bu da yeniden inşaa etmeye, modernleştirmeye ve sürdürmeye değil, daha çok tasfiyeye odaklıydı. Bu durum kitlesel işsizliğe yol açtı. Doğu Almanların yüzde 80'i işini geçici veya kalıcı olarak kaybetti. 1991'de açlık grevleri, gösteriler ve Treuhand başkanı Detlef Karsten Rohwedder'in suikastiyle eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde kitlesel protestolar patlak verdi. Daha fazla bilgi için: Roesler, Jorg (1994). Privatisation in Eastern Germany —Experience with the Treuhand. Europe-Asia Studies 46(3): 505-517.
[4] 1992 yılında, Doğu Almanya'daki bir şirket dünyanın ilk CFC'siz buzdolabını geliştirdi. Batı'dan gelen şantaj nedeniyle fabrika Treuhand tarafından kapatılmak zorunda kaldı. Bu ürün daha sonra Batı Almanya'da üretildi. Rekabeti ortadan kaldırmak için uygulanan olağan yöntem, Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ne ait bir ulusal şirketin hizmet vermediğini ilan etmek, değerini düşürmek, ucuza satın almak ve satmak olacaktı.
Bu hikâye size ne hissettirdi?
Follow-up
Do you have any questions after reading this story? Do you want to follow-up on what you've just read? Get in touch with our team to learn more! Send an email to [email protected].
Bu hikâye hakkında yorum yapın
Please enable cookies to view the comments powered by Disqus.
Haber bültenimize üye olun
Haber bültenimize üye olarak Correspondents of the World platformundaki yeni hikâyelerden haberdar olun:
Diğer Türkçe hikâyeler
Diğer temaları keşfedin
Projemize siz de katılın
Correspondents of the World ile, gün geçtikçe küçülen ancak bir şekilde insanları birbirinden uzaklaştıran bir dünyada birbirimizi daha iyi anlamak adına adımlar atmak istiyoruz. Yanlış anlaşılmaların ve gereksiz yere hararetli tartışmaların ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinden biri her birimizin küresel sorunlardan farklı şekilde etkilendiğini gerçekten anlayamamamızdan kaynaklanıyor.
Amacımız paylaştığımız bireysel hikâyelerle bunu değiştirmek
Dünya Çapında Bir Topluluk
Correspondents of the World sadece bu web sitesinden ibaret değil; aynı zamanda dünyanın her yerinden gelen büyük bir insan topluluğundan oluşuyor. Yüz yüze görüşmeler şu anda mümkün olmasa da, Facebook Grubumuz Correspondents of the World'e katkıda bulunan diğer insanlarla tanışmak için EN DOĞRU yer. Şu anda birbirimizi daha iyi tanımak için bir dizi online görüşmeler organize ediyoruz.